Abstract:Osmanlı Devleti, çok uluslu yapısı sebebiyle Fransız İhtilaliyle güçlü bir biçimde ortaya çıkan milliyetçilik akımının sonuçlarından etkilenerek toprak bütünlüğünü koruma refleksiyle hareket etmek dur...Osmanlı Devleti, çok uluslu yapısı sebebiyle Fransız İhtilaliyle güçlü bir biçimde ortaya çıkan milliyetçilik akımının sonuçlarından etkilenerek toprak bütünlüğünü koruma refleksiyle hareket etmek durumunda kalmıştır. Böylece devlet XIX. yüzyılın başından itibaren dışarda savaşlarla uğraşırken ayrıca içerde azınlıkların-gayr-i müslimlerin isyanlarıyla başbaşa kalmıştır. Batılı devletlerin gayr-i müslimlerin haklarını bahane ile yoğun ilgi göstererek Osmanlı’nın içişlerine karışmaları karşısında Osmanlı da toprak bütünlüğünü korumak için türlü siyasî hamleler geliştirmiştir. Batılı devletler, “ Şark Meselesi ” şeklinde formüle ederek ortaya attıkları bu geniş siyasetin çerçevesine bilinçli bir şekilde Ayestefanos ve Berlin Antlaşmaları ’yla devletin doğusunda bulunan Ermenilerin haklarını da dahil etmişlerdir. Osmanlı’nın bu hamleye karşı toprak bütünlüğünü korumak için aldığı tedbirler içerisinde geliştirdiği en genel siyaset “ İslamcılık ” olmuştur. Gayr-i müslimlerin yıkıcı faaliyetlerine karşı daha çok müdafaa, yerine göre taarruz amacıyla Müslümanları birleştirmeye yönelik konulan bir proje olarak İslamcılık, bir devlet kurma arayışındaki Ermenilere karşı hem Kürd aşiretlerini silahlandırmak hem de devlete olan bağlarını pekiştirecek diğer projeleri de içeren kapsamlı bir ideolojidir. Aşiretlere yönelik oluşturulan “ Aşiret Mektepleri ” ile yine Sultan II. Abdülhamid’e atfen “ Hamidiye Hafif Süvari Alayları ” projesi de bu ideolojinin içinde yer almış en önemli aygıtlardır.Read More