Abstract:Yapay zekâ ile ilgili önemli felsefi argümanları içeren bu makalede, yapay zekânın felsefi bir sorun olarak ele alınmasının gerekliliği konu edilmektedir. Makalenin amacı, hayatımızın her alanında etk...Yapay zekâ ile ilgili önemli felsefi argümanları içeren bu makalede, yapay zekânın felsefi bir sorun olarak ele alınmasının gerekliliği konu edilmektedir. Makalenin amacı, hayatımızın her alanında etkisini hissettiren yapay zekâ teknolojilerinin beraberinde getirmiş olduğu gücün kontrolden çıkmamasını sağlamada, felsefenin rolüne dikkat çekmektir. Teknolojideki yapay zekâ devriminin felsefe disiplininde yeni bir paradigmanın doğmasını gerektirdiği tezinden hareketle yapay zekâ, algoritmalar, sanal gerçeklik ve büyük veri gibi teknolojilerin geliştirilmesinin felsefeye yeni zorluklar ve fırsatlar getirdiği savunulmaktadır. Yapay zekânın mümkün olup olmadığına odaklanan konuları içeren yapay zekâ felsefesinin olanağını, tarihsel süreç içerisinde temellendirmek bu çalışmanın kapsamı dâhilindedir. Sorunun takdiminin akabinde ilk bölümde Hobbes, Leibniz ve Descartes gibi düşünürlere dayanan yapay zekânın felsefi kökenine kısaca değinilmiş, ikinci bölümde yapay zekâ üzerine üç klasik tartışmaya yer verilmiştir. Ardından Diderot ve Ayer'in yapay zekânın gerçekleşmesi için gerekli gördükleri kriterler özetlenmiş, dördüncü bölümde ise insanlardan bağımsız akıllı sistemlerin oluşturulmasını tetikleyen başlangıç noktasına ışık tutan fiziksel sembol sistemi hipotezi açıklanmıştır. Yapay zekânın felsefi bir sorun olarak tanımlandığı son bölümde, yapay zekânın felsefe ile etkileşimi tartışılmakta, yapay zekânın temelleri, sınırları ve kapsamının araştırılmasında felsefe disiplini ciddi olarak yer almakta ve yapay zekânın neden felsefi bir sorun olduğu tartışılmaktadır.Read More